Akın Ülkü Sevinç | Time Kocaeli Dergisi Köşe Yazısı | Mart 2018





Bir kent olarak 2.300 yıllık kesintisiz bir geçmişe sahip olmasına rağmen tarihsel bilinirlik ve arkeolojik miras bakımından dünyanın en şanssız kentlerden biridir İzmit. Coğrafi konumu itibarıyla Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan geçiş güzergahı üzerindedir. İzmit’ten geçmeden Avrupa’ya gidemezsiniz. Kronolojik olarak İstanbul’un abisidir ama günümüzde İstanbul’un üvey kardeşi konumundadır. Korunaklı iç deniz yani bir körfez olması nedeniyle her dönem deniz ticareti ve donanma kenti görevi üstlenmiştir. Ülkemizin sayılı turizm kentlerinden biri olabilecekken sanayiye feda edilmiş bir kenttir İzmit.

İzmit denilince ilk akla gelen yapı İzmit Saat Kulesi


Kentin kısa tarihsel gelişim sürecine bakarsak, İzmit bölgesindeki ilk yerleşim Megaralı denizciler tarafından kurulan Astakos’dur. Astakos, M.Ö. 8 yüzyıl sonlarında ( M.Ö.712-711) İzmit’in güneyinde Başiskele mevkiinde Megaralılarca kurulmuş bir Helen kolonisidir. Deniz ve kara ulaşımına uygun olduğundan bir liman kenti olarak gelişmiştir. M.Ö. 262 yılında Astakoz halkı, bugünkü İzmit’in bulunduğu alanda kurulan bölgeye yerleşmiş ve kent Bithynia Kralı olan Nikomedes dolayısıyla Nicomedia adını almıştır. Nicomedia, M.S. 284 yılında Roma İmparatoru Diocletianus’la başlayıp M.S. 330 yılında Constantine’in Konstantinople’ü yani İstanbul’u başkent ilan etmesine kadar Roma İmparatorluğuna başkentlik yapmıştır. 1337 yılına kadar Bizans’ın egemenliğinde kalan bölge 1337 yılında Osmanlı Sancağı olmuştur. 28 Haziran 1921 yılında önce ingiliz sonra yunan işgalinden kurtarılmıştır. Bu bölgede kurulan kentlerin adları sırasıyla Olibya, Astakoz, Nicomedia, İznikmid, İzmid ve son olarak da günümüzde bildiğimiz adıyla İzmit olmuştur.

Bu kısa özgeçmiş anlatımlarından sonra gelelim günümüz İzmit’ine. İzmit körfezi etrafına dizilmiş 2.000 civarında sanayi kuruluşunun görünmeyen dumanları İzmit’in kültürel ve sosyal yaşamının üstünde dolaşmaktadır. Şimdi bu fabrikalar binlerce kişiyi istihdam ediyor diyenleri duyar gibiyim. Eğer, zamanında bu fabrikalar İzmit yerine ülkemizin başka bir yerine kurulmuş olsaydı İzmit günümüzde hem yaz turizmi, hem de kültür ve tarih turizminin yaşandığı önemli lokasyonlardan biri olurdu. Bu talihsiz yazgıyı kısa süreçte değiştirmek çok zor hatta imkansız belki ancak sanayi kenti olmak demek kentte kültür, sanat, tarih ve turizmin olmaması anlamına gelmiyor. Dünyada birçok kentte bunun örneğini görebilirsiniz. Bu bağlamda, kentte üretim yapan, işgücünü kullanan, az yada çok bir şekilde kentin havasına, suyuna, toprağına dokunan tüm fabrikaların kentin sosyal, kültürel ve sportif yaşamına da dokunması gerektiği inancındayım. Özellikle İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde büyük firmaların sponsorluğunda uluslararası festivaller, konserler, bienaller ve fuarlar düzenleniyor. Maalesef Türk sanayisinin kalbi konumundaki İzmit bu anlamda yalnız bırakılıyor.

Sadece avrupalılar için değil tüm dünyanın ilgisini çekecek tarihsel değerlere sahip bir kentte yaşıyoruz. Bir Paris bir Londra değiliz ama bir turist kafilesi İzmit’e geldiğinde gezecek görecek onlarca tarihi turistik yer bulabilir. Bir kent düşünün ki, 500’e yakın tescillenerek koruma altına alınan kültür varlığına sahip olsun ama sanayi kenti olarak anılsın ve bilinsin. Birçok medeniyete evsahipliği yapmış kentimizde hem Roma, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemlerine ait onlarca yer, yapı ve alan bulunuyor. Turizm için önemli vurgulara değinecek olursak,  Nicomedia(İzmit) Roma İmparatorluğu’nun en parlak döneminde imparatorluk başkentliği yapmıştır. Dünyadaki ilk inanç hoşgörüsü fermanları Nicomedia’dan yayınlanmış ve dünya tarihinde önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. 300’lü yıllarda inşa edilen Nicomedia Antik Tiyatrosu bugün İzmit’in en güzel yamacında günışığına çıkarılmayı beklemektedir. İzmit Orhan Camii Türkiye’deki birkaç kılıçla Cuma namazı hutbesi okunan fetih camisinden birisidir. Ayakta kalmayı başarıp günümüze kadar ulaşan Kasr-ı Hümayun(Saray) Türkiye’de İstanbul dışındaki tek saraydır. Mimar Sinan’ın 600 yıl önce yaptığı Pertev Paşa Camii tüm heybetiyle kenti selamlamaktadır. Sırrı Paşa Konağı’nın tarih kokan iç ve dış mimarisi İzmit’teki en heybetli sivil mimarlık örneklerinin başında gelmektedir. Bugün İzmit'te olması gereken binlerce belki de onbinlerce parçası özellikle 1800'lü yıllarda tarihin şahitlik ettiği en büyük tarihi eser yer değiştirmelerinden birine evsahipliği yapmış olmasına, bir kısmı İngiltere'deki dünyanın en büyük müzesi British Museum'da, Fransa'da Louvre Müzesi'nde ve avrupanın çeşitli önemli müzelerinde sergileniyor olmasına rağmen, Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesinde Paleolitik, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait binlerce eser sergilenmektedir. Ve elbette dünyanın en uzun tatlısı olarak Guiness Rekorlar kitabına girmiş olan meşhur İzmit pişmaniyemiz. 


BMW China şirketi üst düzey yönetiminin Kocaeli Arkeoloji Müzesi ziyareti - Kasım 2015


İzmit Belediyesi tarafından hayata geçirilen tarih koridoru projesi kentin turizm potensiyeli için çok önemli bir vizyon projesidir. Bu projeyi öncelikle kentdaşlarımızın tanıması ve sahiplenmesi gerekmektedir. Bu güzergahta düzenlediğimiz birçok tura katıldım ve gözlerimle gördüm ki tura katılan herkes şaşkınlıklarını gizleyemedi, sanki başka bir tarihi kenti geziyormuş gibi farklı bir tat aldı. İzmit tarih turuna Arkeoloji Müzesi’nden başlayıp sırasıyla Tarihi Tren Garı, Atatürk Anıtı, Saat Kulesi, Kasr-ı Hümayun, Redif ve Atatürk Müzesi, Sırrı Paşa Konağı, Tarihi Kapanca Sokak, Süleyman Paşa Hamamı, Akçakoca Dere Camii ve Orhan Camii’nde noktalayabilirsiniz.

Turizm anlamında avantaja dönüştürülebilecek noktalardan biri de İzmit’in coğrafik konumu. Her yıl 10 milyonun üstünde turistin geldiği İstanbul İzmit’in 1-1.5 saat yakınında. Diğer taraftan kış sporları merkezi ve trekking parkurlarının bulunduğu Kartepe 15 dakika mesafede. Beynelminel çapta yapılacak tanıtım projeleriyle bu avantajları kullanıp İzmit’e turist akışı sağlamak mümkün.

Ve geldik en önemli noktaya yanı antik Nicomedia tiyatrosuna ...! Öncelikle şunu belirtmeliyim, Türkiye’de özellikle ege ve akdeniz bölgelerinde en büyüğü Ephesus(Efes) antik tiyatrosu olmak üzere 300 civarında tescilli antik tiyatro bulunuyor. Roma döneminde en önemli eğlence unsuru olan tiyatroları günümüzde futbol statlarına benzetebiliriz. Nasılki günümüzde her kentte en az bir stadyum varsa o dönemde de her kentte en az bir tiyatro vardı. Buradan yola çıkarak başkentlik yapan Nicomedia’da tiyatro olmaması imkansız. Çeşitli seyahatnamelerde Nicomedia Antik Tiyatrosunun varlığından ve heybetinden söz edilir. Yunanlı retorisyen Libanius 4üncü yüzyılda Nicomedia'yı ziyaretinde gördüklerini şöyle betimlemiştir "Güzelliğine ve getirilerine diğerlerince ancak erişilebildi, aşılamadı. İleriye doğru toprakları ve kolları ile denizi kucakladı. Sahilde yükseldi ve boydan boya kenti ikiye ayıran sütunlu caddeyle bezendi. Alçak bölgelerden kaleye doğru serviler gibi yükselen kamu binaları görkemli, özeller ise çekici idi, derelerle sulanan, bahçelerle çevrili evler bir diğerinin yukarısında yükseliyordu. Kurul odaları, hitabet okulları, tapınaklarının çokluğu, hamamlarının muhteşemliği ve limanının büyüklüğü gördüğüm ancak anlatamadıklarım. Bu kentin surları içinde büyümüş olanlarla onu ilk kez görenlerin duyguları aynı idi. Körfezin üzerine parıldayan sarayın yanı sıra tüm kenti süsleyen tiyatro ile değişik yapılardan yansıyan daha da parlak ışıkları tanımlayabilmek zordu." Yapılan bazı çalışmalara göre de bizdeki antik tiyatronun dünyadaki en büyük antik tiyatro olduğu söyleniyor. Antik Nicomedia Tiyatrosu gün yüzüne çıkarıldığı takdirde İzmit’in turizm kenti olmasına çok büyük katkı sağlamasının yanında kentte turizm anlamında yeni iş alanları açılacak, bu alanlarda istihdam artacak ve kent estetiği anlamında tabiri caizse pastanın üzerine çilek konmuş olacaktır.

İlk yazımda İzmit hakkında genel bir perspektif çizmeye çalıştım. 8 yıldır yaptığım çalışmalarda bu kentin tarihi ve kültürel potansiyelinin mevcut durumundan daha büyük olduğunu keşfettim. İstanbul’un abisi dediğimiz İzmit daha çok tanıtılmalı ve tanınmalı, çünkü tarihsel olarak bunu hakediyor! Bundan sonraki yazılarımda İzmit’in tarihi geçmişi, sosyal ve kültürel yaşamı, kent tanıtımı ve kent turizminin geliştirilmesiyle ilgili daha detaylı konulara değineceğim. “İzmit’te yaşamayın, İzmit’i yaşayın ...!” diyerek hepinize sevgiler sunuyorum.


Akın Ülkü Sevinç
26 Ocak 2018
Time Kocaeli Dergisi

Yorumlar