Ne zaman gökyüzüne, yıldızlara ve aya baksak gizemli, dillendiremediğimiz bir biçimde baktığımız o yerlerde kendimize ait küçücük bir kırıntı, tarif edemediğimiz, dillendiremediğimiz bir bağlantı varmış gibi hissederiz. Ucu bucağı olmayan bu sonsuz boyuttaki evrende dünya gezegeninde yaşayan insan ırkı olarak yalnız mıyız? Sadece biz mi yaşıyoruz milyarlarca benzer gezegenin varolduğu bu devasa kosmosda? Ya milyonlarca, belki onbinlerce yıl önce bizden daha önce ortaya çıkmış başka yaşam formları varsa? Yalnız değilsek olası bu yaşam formları dünyayı ziyaret etmiş midir? Ziyaret ettilerse amaçları, ajandaları, planları ne?
Bu olası ziyaretlere dair yeryüzünde yüzlerce görsel ve yazılı kanıt bulunmakta. Keşfedilen bu kanıtların dışında henüz keşfedilmemiş ve keşfedilmeyi bekleyen onlarca, yüzlerce, binlerce kanıt daha olduğu gün gibi aşikar. İnsanlıktan saklanan, gizlenen bilgi ve belgeleri ise şimdilik bilmiyoruz.
1988 Ağustos'unda Erich von Däniken'ın meşhur eseri "Tanrıların Arabaları" ve "Tanrıların Ayak İzleri" kitaplarını okuyarak merak saldığım "Dünyadaki Dünya Dışılıklar" mevzusu ile ilgili düzinelerce kitap okudum, yüzlerce belgesel seyrettim. Bu blog yazımda sizlerle binlerce yıldır gözümüzün önünde duran, bir şekilde birileri yapmıştır diye geçiştirdiğimiz, belki de yüzleşmek istemediğimiz bu kadim kanıtları sorgulayacağım. İki kere iki dört eder ama bu herşeyi açıklamaz, lakin üç artı bir de dört eder. Sorgulamak, inanıp inanmamak, yorum getirmek serbest.
Dev Moai Heykelleri
Herbirinin
ağırlığı 80 ila 250 ton arasında değişen, bazıları 4 katlı bina yüksekliğinde
olan ve şu ana kadar 900 kadarı gün yüzüne çıkarılmış Moai heykellerinin
Okyanus’un ortasındaki bir adada ne işleri var? Kimler, nasıl ve hangi amaçla o dönemki teknolojiyle yapımı ve taşıması zor bu yüzlerce
devasa heykeli hepsini gökyüzüne bakacak şekilde Paskalya adasına
konumlandırdı?
Moai Şili'nin
3703 km batısında Büyük Okyanus'taki Paskalya Adası'nda bulunan som taştan
devâsa heykellere verilen isimdir. Polinezya'nın diğer yörelerinde de görülen
pagan merâsim alanlarını oluştururlar. Toplamda
1000'den fazla olduğu tahmin edilen Moai heykellerinin yaşı hakkında
henüz kesin bir bilgi elde edilememişse de, 1500 yıldan daha yaşlı olmadıklarına
şüphe yoktur.
En
uzun Moai'ye Paro denir ve yaklaşık 10 metre uzunluğa, 82 ton ağırlığa
sahiptir. En ağır Moai ise 86 tondur ve tamamlanmamıştır. Eğer tamamlansaydı 21
metre uzunluğa ve 270 ton ağırlığa sahip olacağı tahmin edilmektedir.
Heykellerin dinsel anlamı tam olarak bilinmemekte, iskelet biçiminde yaşadığına
inanılan ataları temsil ettikleri sanılmaktadır. Erkek figürler "Moai
Kavakava", dişi figürler de "Moai Pæpæ" adıyla anılır. Moai
bazen bereket törenlerinde, ama genellikle hasat kutlamalarında kullanılır. İlk
toplanan ürünler çevrelerine yığılırdı.
Bir
teoriye göre “Moai” heykellerinin adanın doğu kıyısında bulunan Rano Raraku
volkanından alınmış olan yumuşak volkanik tüflerden yapıldığı söylenmektedir.
Bu dev heykeller kayalardan tek parça halinde imal edilmiştir. Ayrıca moailerin
başında “Pukao” adı verilen dev kırmızı şapkalar bulunmaktadır. Pukao’laradanın
güneybatısındaki Punapau volkanından alınmış scoria denilen kırmızı tüften
yapılmış ve metrelerce uzunluktaki Moailere sonradan yerleştirildiği
anlaşılmıştır. Ancak ağırlıkları 10 tonu bulan bu şapkaların heykellerin
üzerlerine nasıl yerleştirilebildiği halen gizemini korumaktadır.
Yapılan
araştırmalarına göre bir moaiyi yontmak, taşımak ve ahunun üzerine yerleştirmek
için 23.000 adam-günlük bir çalışmayı gerektirmiştir. Volkanik bir yapıya sahip
olduğundan zaten bitki yetişmesine pek müsait olmayan adadaki az sayıdaki
palmiye ağacı da heykelleri taşımak için kullanılan kızak sistemi için
kesilerek ne yazık ki yok edilmiştir. Yaklaşık 1000 adet heykel olduğu
düşünüldüğünde olayın ihtişamı daha belirgin hale gelmektedir. Bunca yıllık
araştırma sonucunda bile ancak yaklaşık bilgiler edinilebilmektedir. Okyanusun
ortasındaki bu küçücük ada hala modern 21. yüzyıl insanı için gizemini
korumaktadır.
Rano
Raraku’da yaklaşık olarak 200 adet heykel kalmıştır, Bunların birçoğunun tamamlanamış
bir halde taşocağının altında gömülü olduğu bir kısmının ise taslak aşamasında olduğu
sanılmaktadır.
Kimbilir, 13,7 milyar yaşındaki sonsuz
evrende, insan ırkı olarak dünyada geçen 50 bin yıldır yalnız
olmadığımız fikri belki de okyanusun ortasındaki bir adada gökyüzüne bakan dev “Moai”
heykellerinin gizemi çözüldüğünde sona erecektir.
Akın Ülkü Sevinç
10 Nisan 2020
10 Nisan 2020
Yorumlar
Yorum Gönder