İzmit Hünkar Kasrı
Bu ayki yazımın konusu Türkiye’de
İstanbul dışında ayakta kalmayı başarabilmiş tek saray yapısı olan, İzmit
Tarihi Garı’nın kuzeyindeki ve Saat Kulesi’nin yanındaki küçük tepenin üzerinde
bulunan, Kasr-ı Hûmayun, Kasr-ı Ali, Küçük Saray, Av Köşkü olarak da anılan
İzmit Hünkar Kasrı.
İzmit Hünkar Kasrı’nın olduğu bu küçük
tepe, bir çok tarihi yapıda örneği görüldüğü üzere Helenistik dönemden Osmanlı
dönemine kadar hükümdarlara ev sahipliği yapmıştır. Porphirogenetes,
imparatorların iyi havalarda Nikomedia Sarayı’na yaptıkları ve Processus adını
verdikleri seyahatlerden bahseder. Bugünkü Hünkar Kasrı’nın (Av Köşkü)
bulunduğu yerde, İzmit’i Roma İmparatorluk Başkenti yapmış olan Diokletianus’un
sarayından SEKA alanı içindeki liman ve agora’ya doğru beyaz mermer sur
duvarları uzanıyordu. 1745 yılında İzmit’e gelen Fransa İzmir konsolosu Charles
de Peysonnel ise yaptığı İzmit çiziminde IV.Murat tarafından yaptırılmış,
beşgen veya altıgen şeklindeki ahşap/kagir sarayı görüntülerken şu sözlerle
aktarmıştır: “Bir tepenin yamacındaki saray bahçe duvarları ile sonlanıyor, bir
terasın üzerine oturtulmuş sağ tarafta eski bir kare kule var, sol tarafta ise
Türk tarzı büyük bir köşk bulunuyor, tüm bunlar küçük bir servi ormanı ve
birkaç yüksek gövdeli ağaç ile çevrili.”
Aynı yıllarda İzmit’i gezmiş olan
dahi İngiliz gezgin Dalloway da bol servili bir koruluğun ortasına serpilmiş,
yerde yatan çok sayıda mermer ve kızıl somaki sütun parçası yanı sıra
Akropolis’in kimi surlarından ve yıkılmış kuleleri ile Türklerin de dediği gibi
olasılıkla Diocletianus dönemine ait Eski Saray’a ait bir çok kalıntıyı
görmüştür. 1766 yılında Kuzey Marmara’da aralıklarla iki ay devam eden deprem
sonucu, Hünkar Kasrı’nın o güne değin kagir olan binası temele kadar çöktü.
Anadolu’ya yaptığı arkeolojik gezi esnasında 1861 yılında İzmit’e uğrayan
George Perrot da Hünkar Kasrı alanından çıkarılan Geç Antik döneme ait heykel,
mimari parça ve yazıtları rapor etmektedir.
IV. Murat’ın köşkünün çökmesinden
yıllar sonra Bolu Mütesellimi Mustafa Bey’in İzmit Çuhahanesi ve Hereke
Dokumahanesi’nin de mimarı olan Garabed Amira Balyan’a 1836 -1839 yıllarında
İzmit Tersanesi ile birlikte yaptırılan bugünkü Kasr’ın duvar ve tavanlarındaki
sıva üzeri yağlıboya tezhipleri Fıratlı’ya göre Fransız ressam Sasson, Pars’a
göreyse resimcibaşı Sopon Bezirciyan tarafından yapılmıştır. Kasr’ın yapımı
Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde tamamlanmış olup Anadolu
Demiryolları’nın ilk bölümü olan ve 1873 yılında tamamlanan 91 km’lik
Haydarpaşa-İzmit demiryolunun hizmete girmesi nedeniyle İzmit’e gelen Sultan
Abdülaziz’e (1861-1876) ev sahipliği yapmıştır. Bunun dışında Sultan’a av kasrı
olarak hizmet verdiği söylense de buna yönelik bir kanıt yoktur. Saray 12 Eylül
1909’da Sultan V.Reşad’ı da ağırlamıştır. İşgal sırasında Mutasarrıf taşınmaya
zorlanarak İşgal Kuvvetleri Komutanlık binası olarak kullanıldı. İzmit'in geri
alınışı sonrası ise Birinci Ordu'nun Karargahı oldu. İngiliz yanlısı muhalif
gazeteci Ali Kemal olasılıkla Nurettin Paşa'nın (Sakallı) emri ile 6 Kasım
1920'de burada linç edildi. Cumhuriyetle birlikte Valilik Konağı olarak
kullanılmağa başlandı.
İstanbul dışında, günümüze kadar
gelebilen saray kompleksi, ana yapı ile padişahların Muhafız Alayı ve seyisleri
için (Agavat Daireleri) yapılan üç binadan oluşmakta, anıtsal giriş kapısı ve
Saray Bahçe’yi çevreleyen teras duvarı ile bir bütünlük yaratmaktadır. Osmanlı
saray yaşantısını yansıtan en güzel örneklerinden biri olan üçlü yapı
kompleksinden av köşkü, müze olarak muhafız alayı binası, icra dairesi ve
savcılık olarak, seyislere ait yapı da Ziraat Müdürlüğü, İl Jandarma Alay Komutanlığı
olarak kullanılıyordu. Kasr, mabeyn dairesi ve muhafızların barındığı yapılar
ile birlikte oldukça geniş bir sahaya yayılmıştır. Ancak sarayın avlu kapısı
dışında amacı dışında kullanılan yapılar onarımlar ve sonradan eklenen eski
adliye sarayı sonucu orijinal görünümünden oldukça uzaklaşmıştır.
Atatürk’ün Ziyaretleri
İzmit’i bir çok kez ziyaret eden
Atatürk’ün her gelişi önemli bir olay olmuştur. 18-20 Haziran 1922 günlerinde
Kocaeli Gurubu’nu denetlemek için Beypazarı-Nallıhan-Göynük yoluyla Geyve’ye
gelen Atatürk, kendisiyle görüşmek isteyen Fransız yazar Claude Farrere’e
İzmit’te randevu vermiş ve bu tarihi görüşmenin yapılacağı 18 Haziran günü kent
bayraklarla süslenmiş, gar ile Hünkar Kasr’ı arasındaki yola halkın evlerden
getirdikleri halılar serilmiştir. Atatürk geceyi sarayda geçirmiş, İzmit’teki
Selaniklilerin kendisini ziyareti de onu çok duygulandırmıştır. Farrere, ertesi
gün bir Fransız torpidosu ile kente gelmiş ve böylece Kasr tarihi günlerinden
birini yaşamıştır. Saray bahçesine şölen için masalar kurulmuş, halk görüşmeyi
ilgi ile izlemiş ve Atatürk tarihi söylevini vermiştir. Bu görüşme ile Ulusal
Kurtuluş Mücadelesi’nin batı kamuoyuna objektif olarak yansıtılması
sağlanmıştır.
İzmit Kasrı’nın Atatürk’e bir kez
daha ev sahipliği yaptığı olay 16-21 Ocak 1923 günlerinde düzenlediği İzmit
Basın Toplantısı’dır. İstanbul gazetelerinin bazı başyazarları uzunca bir
süredir Atatürk'le görüşmek isteğinde bulunuyorlardı. TBMM bakanı, Başkumandan
Gazi Mustafa Kemal Paşa, işgal altındaki İstanbul gazetelerinin baş yazarlarını
burada kabul ederek, günün tartışma konusu olan, özellikle hilafet kurumunun
kaldırılması, yeni devlet başkentinin Ankara olması, alfabenin kabulü,
Meclis’te parti kurulması ve kadınlara seçilme hakkı tanınması gibi çeşitli
sorunları ele almıştır.
Cumhuriyet Dönemi
1940’lı yıllarda sarayın bahçesine
yapılan (eski) Adliye binası bina alanı daraltmasına karşın, kat yüksekliğinin
sarayın yüksekliğini aşmaması ve Cumhuriyet dönemi mimarisini yansıtması
nedeniyle nisbeten uyum sağlamaktadır. Vilayet ve Ziraat Odası olarak
kullanılan Kasr’ın mimari ve sanatsal değeri düşünülerek 1965 yılında Eski
Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne devredilmiş ve 28 Haziran 1967’de müze olarak
ziyaret açılmıştır. Alt katta yöreden çıkan arkeolojik eserler, üst katta ise
19. yy. saray eşyalarından oluşan etnografik eserler sergilenmiştir. Dönemin
Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın gayretleri ile 1992 yılında restorasyonuna
başlanmış, 1993’e kadar müze olarak kullanılmıştır.
Eski Savcılık binası, iki katlı ve
kagir olup Hünkar Kasrı’nın müştemilatı olup kasr hizmetleri için aynı dönemde
aynı uslupla inşa edilmiştir. Bugünkü Vali Konak’ının bulunduğu noktada “Tavla
Binası” ya da “Paşa Daireleri” adı ile anılan bir ikizi var idi ve birlikte
Kasreyn (iki kasr) olarak anılırlardı. Ne yazık ki Vali İhsan Dede, yapı
üzerindeki tescili kaldırtarak buraya bir konak kondurtmak konusunda bir valiye
yakışmayacak tutum içinde oldu. Bu iskansız yapıda günümüz valileri hala ikamet
etmektedirler.
17 Ağustos 1999 Marmara depreminde
hasar gören yapı yeni adliye sarayının tamamlanması ile boşaltılmış ve bir süre
Sağlık Müdürlüğü olarak kullanılmıştır. Kocaeli Valisi Erdal Ata ve İl Özel
İdaresi’nin katkıları ile 2004 - 2005 yılında restore edilmiştir. Vali Gökhan
Sözer döneminde, 16 Ocak 2006 tarihinde ‘Basın Onur Günü’nde yeniden TBMM’e
bağlı bir Atatürk Evi ve müze olarak hizmetine açılmıştır. Bugünkü düzenlemede
Atatürk odası, protokol odası, saray müze, kabul odası, banyo ve hamam gibi
bölümler bulunmaktadır.
Mimari
Plan, ana giriş kapısından güney –
kuzey yönünde geçen eksene göre simetriktir. Orta sofa ile iki yanındaki
odalardan oluşan a/b/a formülündeki planın gelişmiş bir şeklidir. 19. yy.’da
İstanbul’dan başlayarak yaygınlaşmış olan “iç sofalı” şemaya uyan bu planın
kesin bir geometrisi vardır. 19. yy. sonlarında Türk yapı sanatına egemen olan
ampir ve ekliktik tarzlarının karışımı olarak inşa edilen, Barok ve Neo Klasik
özellikler gösteren iki katlı sarayın kitabe ve tuğraları ne yazık ki
kazınmıştır. Dış görünümü mermer kaplı yapı, iç mekânın aydınlatılmasını
yeterli derecede sağlayan ince, uzun, düz ve yuvarlak kemerli pencereleri ile
İzmit’in karakteristik bir yapısıdır.
İzmit Hünkar Kasrı Üst Kat Salonu |
Giriş Katı
Giriş kısmında dışarıya taşkın
portal uygulamasına yer verilmiştir. Giriş kısmının kenarları ve üst yüzeyleri,
ikinci katın cephe yüzey köşeleri ve pencereleri, sütün ve silmelerle
hareketlendirilmiştir. Pencere kenarlarında kuvvetli kornişler, kolonlarla
birlikte tüm cepheye hareket kazandırmıştır. Zeminden yüksek ana giriş kapına
birkaç merdivenle ulaşılmaktadır. Giriş katında mermer döşenmiş büyük salonun
yanlarına şömineli, aynalı iki oda, arkasına da hizmetkarlara ait küçük oda,
tuvalet ve üst kata çıkan gizli servis merdiveni yerleştirilmiştir. Girişteki
pencerelerin üzerinde gül bezeklere yer verilmiştir. Bu yüzeyin en dikkat
çekici yanı yapının giriş cephesini taçlandıran pencere üzerlerindeki akantus
yaprakları ve madalyonlardır. Giriş cephesindeki yatay ve dikey hatların
dengesi orantılıdır.
Sarayın tavan süslemeleri dikkat
çekicidir. Geometriksel ve bitkisel karakterli olan tavan süslemeleri, yapı
içerisindeki süsleme unsurlarının zirveye çıktığı noktalardır. Tavan
süslemeleri yanı sıra göz kamaştırıcı mermer işçiliği ve bol sütunlu oluşu
Dolmabahçe Sarayı’nın küçük bir kopyası olduğu izlenimini doğurmaktadır. Zemin
katın tavanına büyük bir madalyon çizilmiş, bunun dışında kalan yerlere
geometrik geçmelerle kıvrık dallar yerleştirilmiştir. İki küçük madalyon
içerisine de ağaçlar arsında koşan bir geyikle bir arslan yerleştirilmiştir.
Yan odaların tavanları oldukça basit çizgili dallar, çiçekler, meyvalar ve
manzaralar süslemektedir. Birbirlerine benzerlik gösteren ve alınlıklarla
taçlandırılmış olan aynalar Ampirik özellikler taşımaktadır.
Üst Kat
Üst kata tek başlayıp yarı yolda
ikiye ayrılarak sağa ve sola yönelen anıtsal bir merdivenle çıkılır. İkinci
katta büyük bir divanhane, iki yanında dinlenme, yatak odası, tuvalet ve mermer
kaplı bir banyo dairesi vardır. Fransa’dan getirtilmiş antrolak tarzda
parkelerle kaplı bu katın pencerelerinin ahşap doğramaları ölçülü biçimde ovala
yakın şekillendirilmiştir. Bunun sonucu olarak da küçük camlarla yetinilmiştir.
Üst katın tavan süslemelerinde alçı
kullanılmış, Rokoko tarzı bitkisel ve geometriksel süslemeler kullanılmıştır.
Merdiven üzerine içerisine stilize palmetli yıldızların bulunduğu küçük bir
yıldız yerleştirilmiş, boş düzeylerde çiçek buketleri ve dikdörtgenler
içerisine alınmış yine çiçek ve meyve demetlerine yer verilmiştir. Divanhanenin
tavanı ise kasrın en zengin bezemesine sahiptir. Burada bayrak, mızrak, kılıç,
boru, balta ve terazi motiflerinden oluşan kompozisyonlardan yer yer
yararlanılmıştır. Ayrıca aralarına Sultan Abdülaziz’in güneş ışınlı küçük
tuğraları resmedilmiştir. Kıvrık dal, çiçek motifleri tüm tavanı doldurmuş,
bazen aynı şekiller boş yerleri doldururcasına tekrarlanmıştır.
Divanhane’nin ilginç bir yönü
duvarlara karşılıklı yapılmış yağlıboya resimlerdir. Bunlardan ikisinde
fırtınalı bir havada boğuşan buharlı ve yelkenli, tek bacalı bir gemi görülür.
Diğerlerinde arkasında dağların bulunduğu bir liman ve önünde demir atmış
buharlı ve yelkenli gemiler vardır. Başka bir resimde ise karanlık bir havada
yelkenli bir kalyon kayalıkların önünde durmaktadır. Saray’ın en ilginç
dekoratif düzenlemelerinden biri, banyo dairesinde bulunmaktadır. Buranın
tavanı, erken Osmanlı mimarisinin mukarnaslı örtülerinden esinlenildiği belli
olan oylumlu, olasılıkla alçıdan bir petek görünümündedir. Ortada dilimli küçük
bir konik göbek bulunmaktadır. Bunu çevreleyen diğer konik çukurların ortasında
küçük tepe ışıklıkları açılmıştır.
Akın Ülkü Sevinç
12 Eylül 2019
Time Kocaeli Dergisi
Yorumlar
Yorum Gönder