Akın Ülkü Sevinç | Time Kocaeli Dergisi Köşe Yazısı | Nisan 2018



Antik İzmit Kenti
Antik İzmit kenti, seyyahların deyimiyle “Kralların ve imparatorların kentidir”. “Nicomedia çarpıcı ve muhteşemdir. Orada her şey bol olarak bulunur. Bir kamu binası ile cennetten gelen kutsal bir ateşle yandığı söylenen ve daha sonra Constantinus tarafından restore edilen eski bir hükümet binası(Basilika)na sahiptir. Aynı zamanda bir de Sirk(Hipodrom) vardır. Expositio totius mungi et gentium" adlı antik kaynaktaki anlatım - MS. 4üncü yüzyıl
"Güzelliğine ve getirilerine diğerlerince ancak erişilebildi, aşılamadı. İleriye doğru toprakları ve kolları ile denizi kucakladı. Sahilde yükseldi ve boydan boya kenti ikiye ayıran sütunlu caddeyle bezendi. Alçak bölgelerden kaleye doğru serviler gibi yükselen kamu binaları görkemli, özeller ise çekici idi, derelerle sulanan, bahçelerle çevrili evler bir diğerinin yukarısında yükseliyordu. Kurul odaları, hitabet okulları, tapınaklarının çokluğu, hamamlarının muhteşemliği ve limanının büyüklüğü gördüğüm ancak anlatamadıklarım. Bu kentin surları içinde büyümüş olanlarla onu ilk kez görenlerin duyguları aynı idi. Körfezin üzerine parıldayan sarayın yanı sıra tüm kenti süsleyen tiyatro ile değişik yapılardan yansıyan daha da parlak ışıkları tanımlayabilmek zordu." MS. 4üncü yüzyılın ünlü sofisti Libanius'un (M.S. 314-392) Nicomedia'yı tanımlaması.
 İllüstrasyon : Onur Şahna
                                                            
"Şanını çok eskiden almış bir şehir ve daha önceki imparatorların yaptığı muazzam harcamalarla öylesine donatılmış ki, umumi ve özel binaların çokluğundan iyi hâkimler ona ebedi şehrin merkeziymiş gibi bakarlardı" Tarihçi Ammianus Marcellinus (MS. 325-391)'un "Roma Tarihi" adlı kitabında Nicomedia hakkında geçen bir bölüm.
"Kalın ve keşfedin... Nicomedia... Kentlerin en güzeli ve ilk metropol. Bithynia sizi bekliyor” Libanius'un Nicomedia tanımlaması - MS. 4ncü yüzyıl
Antik kaynaklardan bazılarında böyle tanımlanan antik İzmit kenti 4. Yüzyılda Roma, İskenderiye ve Antakya’dan sonra dünyanın en ihtişamlı dördüncü büyük metropolüydü. Özellikle M.S.284 ile M.S.330 yılları arasında Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapması nedeniyle bir Roma metropolünde olması gereken birçok yapı bulunuyordu. Bunlardan bazıları, bugün Orhan Mahallesi’nin bulunduğu tepedeki grek tiyatrosu, Tepecik Mahallesindeki roman tiyatrosu, Hacı Hasan Mahallesindeki büyük Antoninus ya da esas adıyla Caracalla Hamamı, yine aynı mahallede yer alan bugün Yeni Turan Anaokulunun civarında bulunan anıtsal su çeşmesi (Nymphaion), Terzi Bayırı’nda yer alan su sarnıcı, kente Paşa Suyu’ndan su getiren su kemerleri, Loutra ve Demosia adında iki halk hamamı, muhtemelen Yenidoğan civarında Seka arazisinin hemen kuzey kısmında yer alan ya da bugünkü Endüstri Meslek Lisesi’nden Belsa Plaza’ya uzanan düzlük alanda yer alan anıtsal hipodromu (Circus Diocletianus), Çukurbağ'daki devlet sarayı (Basileia) ve hemen yukarısında yer alan Gymnasium (halka açık spor merkezi) ve Heraklion (Herakles kutsal alanı), Diocletianus'un karısı Prisca ve kızı Valeria için yaptırdığı saraylar (muhtemelen biri Seka alanında diğeri de Kasr-ı Hümayun’un bulunduğu taraçada), Nicomedia kentinin koruyucusu Tanrıça Demeter’in iki tapınağı (biri yılanlı sunak ve tepesinde Tanrıça’nın heykelinin olduğu meşhur sütunu da içeren Demeterion -Demeter kutsal alanı- diğeri ise buna kıyasla daha küçük bir tapınak), Orhan Tepesi bölgesinde Roma imparatorları Augustus, Commodus ve Severus kültüne ait üç tapınak daha bulunmaktadır. Bu nedenle kent Neokoros idi (yani imparatorluk kültünün koruyucusu ve bu sayede antik çağın gurur ve statü kaynağı olan bir unvanına sahipti). Ayrıca yine Orhan Tepesi yamacında bir Tyke (Fortuna) Tapınağı ve ayrıca kentteki Hristiyanlar için bugünkü Orhan tepesinin yüksek bir noktasında gösterişli bir kilise bulunuyordu.
Bunların yanı sıra kentte eyalet meclis binası Konion, yaşlılar meclisi binası Gerousia, belediye binası Bouleuterion gibi kamu binaları vardı. Kentin kıyısında yer alan işlek ve heybetli limana bağlanan Agora-Forum (çarşı-pazar), ki bu foruma pris forum (eski forum) deniyor, buna bitişik forum novum yani yeni forum ve liman civarında da denizciler için konut yani Naukleroi Oikos bulunuyordu. Limanın yanında büyük bir tersane (Arsenal) vardı ki günümüzdeki merkez bankası sahasında yer almaktadır. Kenti Doğu-Batı ekseninde kesen meşhur Stoalı Cadde ise günümüzde İnönü Caddesi’ne denk gelmekteydi. Kentin kuzeyinde bugün TEM otobanını da kapsayan sahada kuzey Nekropolü (mezarlığı), kentin batısında bugünkü Seka alanını ve ilerisini kapsayan sahada batı Nekropolü, Kentin doğusunda devlet hastahanesi civarından başlayıp Yahya Kaptan civarına dek uzanan geniş alanda ise Doğu Nekropolü yer almaktaydı.
Bölüm -2
Bu sayıdan başlayarak her ay sizleri İzmit tarihinde iz bırakan şahsiyetlerle tanıştıracağım. Bir kent olarak 2.300 yıllık aralıksız bir geçmişe sahip olan İzmit’in tarihine yön veren, kararlarıyla, hizmetleriyle, kahramanlıklarıyla kent tarihine damga vuran bu isimlerden ilki, İzmit fethederek Osmanlı topraklarına katılmasına sağlayan Sultan Orhan Gazi.
1281 yılında doğan Orhan Gazi’nin babası Osman Gazi, annesi Kayı aşiretinin ileri gelenlerinden Ömer Bey'in kızı Mal Hatundu. Orhan Gazi, sarı sakallı, uzunca boylu, mavi gözlüydü. Yumuşak huylu, merhametli, fakir halkı seven, ulemaya hürmetli, dindar, adaletli, hesabını bilen ve hiçbir zaman telaşa kapılmayan, halka kendisini sevdirmiş bir beydi. Sık sık halkın arasına karışır, onları ziyaret etmekten çok hoşlanırdı.
Orhan Gazi, babası Osman Gazi'nin 1326'da vefatı üzerine beyliğin başına geçti. 1346'da Bizans İmparatoru VI.Yoannis Kantakuzinos'un kızı Teodora ile evlendi. Ayrıca, Yarhisar Tekfur'unun kızı Holofira, Bilecik tekfuruyla evlendirilirken, düğün basılıp Holofira esir alındı ve Orhan Gazi ile evlendirildi. Müslüman olduktan sonra adı Nilüfer Hatun olarak değiştirildi; bu evlilikten, ileride Osmanlı Devleti'nin üçüncü hükümdarı olacak Murad Hüdavendigar doğdu.
Savaşlarda daima ordusunun başında bulunan Orhan Gazi'nin siyasi ve askeri en önemli başarısı kuşkusuz Bursa'nın 6 Nisan 1326'da alınmasıydı. Alaüddin Ali Bey'i kendine vezir atayan Orhan Gazi, Orhaneli kazasını ele geçirerek, Bursa önlerine geldi ve şehri kuşattı. Şehir, ciddi bir çatışmaya girmeden teslim alındı. Devletin merkezi Bilecik'ten Bursa'ya nakledildi.
Akçakoca, Karamürsel, Abdurrahman Gazi gibi öncü komutanlar ise Kandıra, Aydos ve Semendire kalelerini aldılar. Böylece Osmanlı sınırları Karadeniz ve İstanbul Boğazı'na doğru genişletildi. 15 yaşından beri hayatı savaşlar ve zaferlerle geçen Orhan Gazi askeri bir düzenleme yaparak 1328 yılında "Yaya" ismini verdiği bir ordu kurdu.
Osmanlıların Kocaeli yarımadasındaki kaleleri alarak, İstanbul Boğazı'na kadar gelmeleri, Bizans İmparatorluğunu telaşlandırdı. İmparator III. Andronikos, hem fethedilen kaleleri geri almak hem de kuşatılmış olan İznik'i kurtarmak için bir ordu hazırladı. Orhan Gazi İznik'te bir miktar kuvvet bırakarak Bizanslılara karşı harekete geçti. İki ordu Palekonon'da (Maltepe) karşılaştı, yapılan Palekonon Savaşı'nda Bizans ordusu yenildi(1329).
Kazanılan bu önemli zaferden sonra Orhan Gazi, İznik kuşatmasına devam etti. Bizans İmparatorluğundan ümidini kesen İznik kumandanı bazı şartlarla teslim olacağını bildirdi. Orhan Gazi ileri sürülen şartlara uyulacağına ve halka iyi davranılacağına dair söz verdi. Hıristiyanlığın en önemli kentlerinden biri olan İznik böylece Türk hakimiyetine girdi(1330).
Orhan Gazi fetihlere devam ederek; 1331'de Taraklı, Göynük ve Mudurnu'yu, 1333'de Gemlik'i Osmanlı topraklarına kattı. Orhan Gazi 1337'de önemli bir ticaret merkezi olan İzmit'i ve çevresini (Koyunhisar, Hereke, Yalova, Armutlu) fethetti ve buranın idaresini oğlu Süleyman Paşa'ya verdi.

Akın Ülkü Sevinç
13 Mart 2018
Time Kocaeli Dergisi

Yorumlar