Akın Ülkü Sevinç | Time Kocaeli Dergisi Köşe Yazısı | Diocletianus, Nikomedia ve Lahana



Diocletianus, Nikomedia ve Lahana

Nikomedia’yı Roma İmparatorluğu’nun başkenti yapan Roma İmparatoru Diocletianus M.S. 245 yılında Dalmaçya'daki Salona yakınlarındaki Dioclea (Günümüzde Hırvatistan)’da doğmuştur. Resmi yazıtlarda tam adı Gaius Aurelius Valerius Diocletianus olarak görülmektedir. Kökeni hakkında çok az şey bilinmekle beraber, babasının Anullinus adlı bir senatörün kölesi olduğu söylenmektedir. Karısı Prisca ve kızı Valeria’dır. Diocletian, İmparator Carus'un korumalarının komutanlığına gelinceye kadar saflarda yükselen askerdi.

Roma imparatorluğunun Anadolu’daki ilk başkenti olma ünvanı ve onuruna sahip Nikomedia’da imparator olan Diocletianus zamanında üçüncü yüzyıl krizi sona erince, imparatorun ilk işi Nikomedia’yı başkent yapmak oldu ve büyük imar hareketlerine girişti. Nikomedia’nın imparatorluk başkenti olmasında başlıca etken, Diocletianus’un burada iktidara çıkışının bir yansıması olmasının yanı sıra, batıdaki Tuna ve doğudaki Fırat nehirlerine eşit uzaklıkta olması, Asya-Avrupa sınırındaki kentin kara ve deniz ulaşımı ile hem kuzey hem batı sınırlarına ulaşım uygunluğu idi. Bir geçit yeri olan Nikomedia, Roma yolları üzerinde olup, özellikle askeri ulaştırma bakımından büyük önem taşıyordu. Doğuda Perslere karşı sefere giden Roma lejyonları Nikomedia’dan geçiyorlar, bu geçiş şehirde ticari faaliyeti arttırıyordu. Boğazlara hakim olan Nikomedia’da devamlı olarak bir Roma filosu bulunuyordu. O döneme ait kent sikkelerinde savaş ve ticaret gemisi betimlemeleri görülür. Gotların saldırısı ve depremden sonra şüphesiz Nikomedia’nın yeniden yapılaşmaya ihtiyacı vardı. Özellikle bayındırlığa büyük önem vererek ve zorla da olsa tüm hükümranlığı boyunca oturacağı yeni başkenti Nikomedia’yı güzelleştirmek için çok çaba gösterdi.

Diocletianus'un İzmit Seka arazisinde bulunan ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen büstü


Döneminin Dünyadaki 4. Büyük Kenti
Diocletianus vaktinin önemli bir bölümünü ve doğunun zenginliklerini, Nikomedia’yı güzelleştirmek için harcadı. Nikomedia’yı Roma kadar güzel bir şehir yapmak isteyen imparator, bir çok kısımlarını yıktırıp yeniden inşa ettirdi. Nikomedia’da kendisine, karısına ve kızına saraylar inşa ettirdi, tapınaklar, ayrıca duvarları Babil’in kent duvarlarından daha kalın olan bir hipodrom, bir darphane, bir zırh imalathanesi ve bir tersane inşa ettirdi. Tüm bu yapılaşma sayesinde Nikomedia’nın ünü dünyaya yayılmış ve normal şartlarda yüzyıllar sürebilecek tarihindeki en büyük nüfus artışına sahne olmuştu. Libanius’a göre 100.000’i aşkın nüfusuyla Roma, Antakya ve İskenderiye’den sonra dünyanın 4. büyük kültür ve ticaret merkezi haline geldi. Kente bir Roma Kolonisi statüsü verildiğinde belki de türünün son örneği olarak antik bir onura sahip oldu.

Diocletianus kentin dekorasyonunu ve güzelliğini artırmaktaki faliyetlerinde dayanılmaz derecede çok aşırı ve keyfine yenik düşen bir tutum sergiliyordu. İddia edildiği üzere eyaletler, yeni başkentin yeniden imarının finansı için perişan, hatta daha da kötü olmuşlardı. İmparatorun acele ve plansız binalar yaptırmadaki düzeysizliğini yüzüne vuran Lactantius da bir saray, bir sirk, bir darphane, bir silah imalathanesi ve karısı Prisca ile kızı Valeria için saraylar yaptırdığını rapor etmektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için şehrin büyük bölümü yıkılmıştı. Lactancius, imparatorun bu amaçsız ve düzensiz binalar yaptırmaktaki zevksizliğini sürekli eleştirmişti çünkü her gün kalitesinden hoşnut olmadığı yeni bitmiş ya da bitmek üzere olan bir binayı yıktırır ve yerine diğerini başlatırdı.

Yarış oyunları merakı o kadar ileri gitmişti ki kenti bu zevkten yoksun bırakmadı. Diocletianus’un yaptırdığı çok görkemli hipodromdan, zamanımıza görünür bir iz kalmamıştır. Bunların dışında Diocletianus, tümüyle harap olmuş Antoninus Hamamlarını parasını kendi cebinden ödeyerek onartmış, genişletmiş ve halka armağan etmiştir. Darphane ve silah imalathanesi kentin ve tüm bölgenin ekonomisi ile ordu için hatırı sayılır derecede önemli birimler idi. İmalathane, Tetrarşi (Dörtlü Yönetim) tarafından temel ihtiyaçları karşılamak için yaptırılmış yapılar ağının bir parçası idi ve kalkan ile ağır zırhlar üretilirdi; yedinci yüzyılın başında hala çalışıyordu.

Diocletianus döneminde Roma İmparatorluğu sınırları


Nikomedia Çok Önemli Bir Deniz Ticaret Merkeziydi
Bu denli yoğun yeniden yapılaşma başlıca iki yapısı saray, sirk ve diğer etkileyici kamu binaları ile Nikomedia’ya emperyal bir başkent havası verdi. Kent, parçalı da olsa ayakta tek kalabilmiş olan surlarla çevrildi. Akropolis surları,sarp yamaçlar ve kıyı hattını kuşatacak şekilde yapılmıştı. Soydan, Belsa Plaza ve Tekel binalarının bulunduğu bu alandaki yapıların temellerinde su biriktirme havuzları ile saraya ait collosal boyutlarda Aedicula heykelleri ve sütunlar ele geçmiştir. Bunların bir kısmı halen müzede korunmaktadır. Ayrıca, Belsa Plaza’nın inşaatı sırasında ortaya çıkan kalıntıların limana ait olduğu kimilerince düşünülmektedir.

Kent görkemli mimarisinin yanı sıra önemli bir sanat, özellikle tomruk olmak üzere ticaret, denizcilik ve transit geçiş noktası olmuştu. Bu döneme ait kalıntılara diğer semtler yoğun yapılaşmaya uğradığından, özellikle Seka alanı ve Çukurbağ mahallesinde ya da temel kazıları esnasında rastlamak olasıdır. Gerçekte yeni başkent, geniş bir ticaret ağının merkezi idi. Diocletianus’un İmparatorluk denizyolları maksimum ücret listesi ve bu yollardan taşınacak mallar hakkındaki fermanı, imparatorluğun her yerinden deniz yollarının Nikomedia’ya çıktığını göstermektedir.

Görsel delillerin bugün yokluğuna karşın sikkeler ve yazılı kaynaklar geç antik dönemdeki Nikomedia’nın bir resmini anıtsal kamu binalarını ortaya çıkartacak şekilde sunabilmektedirler. Kent bugün de olduğu gibi Körfeze doğru uzanan tepe yamaçlarına kurulmuştu ve Libanius’a göre yoğun olarak bir araya sıkışmış, selvi bahçeleri gibi yokuşlardan aşağı inen, gerek özel gerek kamu yapılarını kapsıyordu. Helenistik ve Roma dönemine ait surlar altıncı yüzyılda hala ayakta durmakta ve bir keşişler binasını da kapsayarak tüm kenti çevrelemekteydi. Söz konusu bina geri kalan bölümüyle çağdaş bir kuleyi içeriyordu. Libanius’un gözünde en değerli binalar, saray ve kentin ortasında yüksek bir yamaçtaki tiyatro idi.

Diocletianus bir çok sarayın (basilicae) yanı sıra karısı ve kızı için de saray yaptırdı. Ancak sarayların yeri kesin olarak bilinememektedir. Kimi antik kaynaklara göre olasılıkla bir burunda dolayısıyla deniz kenarında olan (SEKA alanı) bir imparatorluk sarayı vardı. Ayrıca az önce belirttiğimiz gibi Libanius’un “saray denizden uzak değildi” şeklindeki ifadesi ve 1745 yılında İzmit’e gelen gezgin Charles de Peyssonel’in bugün Seka işletmesinin bulunduğu alanı nerdeyse kesin bir ifade ile işaret etmesi birinin bu alanda olması olasılığını yükseltmektedir. Bir diğeri de yine yüksek olasılıkla zengin kalıntıların bulunduğu Çukurbağ Mahallesi’nde, üçüncüsü ise 2002-2003 yılındaki restorasyon esnasında temelde çıkan blok taşlara ve bulunduğu hakim noktaya bakarak Hünkar Kasrı’nın bulunduğu alanda olduğu düşünülmektedir.

Diocletianus'un emekliliğini geçirmek üzere Hırvatistan'ın Split kentinde inşa ettirdiği sarayı her yıl yüzbinlerce turist ziyaret etmektedir


Diocletianus 305 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrılan ilk Roma impartoru olarak tarihe geçti. Kendisinden önceki imparatorların hepsi ya doğal yollardan ölmüş, öldürülmüş ya da zorla görevden uzaklaştırılmışlardı. Split(Hırvatistan)'de Adriyatik denizi kıyısındaki Salona'daki emeklilik sarayına çekildi. Vaktini lahana yetiştirmeye ayırdı. Sonradan gönüllü olarak bıraktığı görevine dönmesi istendiğinde "Salona'da ellerimle yetiştirdiğim lahanaları görseniz böyle girişimde bulunmayı asla düşünmezsiniz," diye cevaplamıştır. Diocletianus 3 Aralık 316 yılında Split’te ölmüştür.



Akın Ülkü Sevinç
5 Ocak  2020
Time Kocaeli Dergisi

Yorumlar