Görmek istemediğimiz kötü bir kabus, 3-4 ay önce aklımızın ucuna bile gelmeyecek, hatırlamak istemeyeceğimiz ama asla
unutamayacağımız, yüzyılda bir yaşanan bir dönemden geçiyoruz.
Tüm dünya göremediği, dokunamadığı habis bir virüsle savaş
veriyor. Başta sağlık olmak üzere hayatın her alanında bir yüzyıldır yaşamadığı
boyutlarda ayakta kalma mücadelesi yaşanıyor. A.B.D, Rusya, İngiltere, İtalya,
İspanya, Fransa, Almanya gibi dev ülkeler bu mücadelede büyük kayıplar verdi.
Dünya ekonomisi huzursuz bir felaketin eşiğinde. Tüm seyahatlar minumum seviyeye indi.
İnsanoğlu haftalardır evlerinde, sosyal ve dinamik yaşamdan uzak bir biçimde
karantinada. Karantina yaşamı fiziksel ve ruhsal başka türlü problemler doğuruyor.
Virüsten önceki günlük hayatta yapılabilen en basit aktiviteler bile yapılamaz
yada izne tabi durumda. Mayıs itibarıyla virüs rakamları düşmeye başlasa da özellikle
Rusya ve Brezilya gibi ülkelerde vaka ve ölüm sayıları hızla yükseliyor.
Türkiye’de ise Kovid-19 dönemi diğer büyük ülkelere nazaran
daha az kayıpla geçiliyor. 13 Mart'ta,
bildirilen ilk corona virüs enfeksiyonundan ve ilk ölümden iki gün önce
Türkiye’deki tüm okullar, dört gün sonra da barlar, kafeler, berberler,
kuaförler, güzellik merkezleri, AVM’ler, restoranlar ve spor salonları
kapatıldı. Ülke genelinde tüm branşlardaki spor müsabakaları durduruldu. Normal
şartlarda yüzlerce, binlerce kişinin katıldığı sergi, festival, konser gibi
etkinlikler iptal edildi.
Korona virüse karşı en savunmasız yaş grupları olan 65 yaş
üzerindekiler ardından da virüsün en
tehlikeli yayıcıları 21 yaşından gençlerin sokağa çıkması kısıtlandırıldı. Ülke
genelinde haftasonları, resmi ve dini bayram tatillerinde sokağa çıkması
kısıtlaması getirildi. Resmi izin almadan şehirlerarası seyahat kısıtlandı.
Camiler, mescidler ibadete kapatıldı.
Birçok fabrika üretime ara vermek zorunda kaldı, işyerleri
faaliyetlerini durdurdu, turizm aktiviteleri sıfıra indi. Sadece hastaneler,
bankalar, eczaneler ve fırınlar açık kaldı.
Mayıs ayı başlarından itibaren günlük Kovid-19 vaka ve ölüm
sayıları düşmeye başladı. En son getirilen kısıtlama ve yasaklar birer birer
kaldırılmaya, gevşetilmeye, iş ve sosyal hayatın normalleşmesine doğru adımlar
atılmaya başlandı. 28 Mayıs 2020 itibarıyla Türkiye’deki vaka sayısı 159.797,
vefat eden kişi sayısı 4.431.
Evlerde geçen karantina günleri kalıcı olmayan yeni bir yaşam şekli getirdi hayatımıza. Bu dönemde maskesiz sokağa çıkmama, evden çalışma teknikleri, evde pişirilen ekmekler, görüntülü eş-dost görüşmeleri, sokağa çıkma kısıtlama günleri öncesinde yapılan sıralı market alışverişleri, sokağa çıkma kısıtlaması günlerinde mahallelere gelen ekmek satıcıları, camilerden yapılan uyarı anonsları, her akşam 19:00-20:00 arası açıklanan vaka-vefat rakamları ve on-line sanat etkinlikleriyle tanıştık.
Kovid-19 ve karantinayla geçirdiğimiz 2,5 aylık süreçte bazı alışkanlarımızı rafa kaldırdık. Yeni alışkanlıklar edinip yaşam tarzımızı revize etmek zorunda kaldık. Umut ederim bu revizyonlar bunlarla sınırlı kalır, daha fazlasına evrilmeyiz.
Artık maskeler de cep telefonları, tabletler gibi manidar bir şekilde yaşam tarzımızın ayrılmaz bir aksesuarı olacak.
Ve son günlerde evimin balkonundan denize baktığımda körfezin daha canlı bir maviye, samanlı dağlarının ise daha koyu bir yeşile büründüğünü görebiliyorum.
Binlerce yıl önce insanoğluna masmavi yemyeşil bir dünya teslim edildi. Ve maalesef insanoğlu bu gezegene öyle hor davrandı ve öyle zararlar verdiki belkide doğa bizi kendimize getirmek, biz nerede yanlışlar yaptık dedirtmek için sağlam bir tokat attı. Umarım bu salgından sonra gerekli dersleri çıkarır, dünyamıza daha şefkatli daha insanca davranırız. Biliyoruz ki - en azından şimdilik - gidecek başka bir gezegen yok. Binlerce yıldır üzerinde yaşadığımız dünyaya sahip çıkalım ...!
Akın Ülkü Sevinç
28 Mayıs 2020
Yorumlar
Yorum Gönder